5 yeni film vizyonda

5 yeni film vizyonda

Bu hafta Cem Yılmaz'ın merakla beklenen filmi 'Pek Yakında' ile 4 film daha vizyona giriyor.


 11:22 03 Ekim. 2014 Cuma
PEK YAKINDA
Cem Yılmaz, uzun süredir üzerinde çalıştığı yeni filmi ile karşımızda. Heyecanlanmalı mıyız? Elbette. Öyküsünü yazıp başrolünü üstlendiği “Her Şey Çok Güzel Olacak”ta ve “Hokkabaz”da sinema üzerine gerçekten kafa yorduğunu belli eden, arada tribünlere oynadığı “A.R.O.G”, “G.O.R.A” ve “Yahşi Batı” gibi komediler de çeken, televizyondan mütemadiyen uzak kalmayı yeğleyen, yıllarca sahnelerde pişen bir adamdan söz ediyoruz. Bu kez kafasını eski Yeşilçam filmlerine takmış. Bir duygunun peşine düşmüş. Aslında film içinde film sözkonusu. Zafer (Cem Yılmaz) karısının boşanma resti üzerine korsan dvd işine tövbe eder. Biraraya getirdiği -yetenekleri şüpheli- grubuyla, bir türlü hayata geçirilememiş fantastik bir filmi çekmeye çalışır. Eski bir figüran olduğu için kendini sinemadan bir türlü koparamamıştır zaten. Kabiliyeti sınırlı ekiple yola çıkan karakteri bir yana, Cem Yılmaz kabiliyeti son derece ortada bir ekibi biraraya getirmiş yine. Önceki filmlerden aşina olduğumuz çete iş başında. Zafer Algöz, Özkan Uğur ve Ozan Güven yine ön saflarda. Onlara “Prensesin Uykusu”ndaki sürekli gülen yüzüyle Cem Yılmaz’ın dikkatini çeken, sonrasında TV şovlarıyla komedideki becerisini gayet güzel ispatlayan Çağlar Çorumlu da eklenince şahane olmuş. Film komik ama klasik bir Cem Yılmaz stand-up’ı beklemeyin. Daha çok “eğlenceli” diyelim.

DRACULA: BAŞLANGIÇ
Sinemayla yaşıt diyebileceğimiz bir efsanenin şimdiye kadar anlatılmamış öyküsü, kulağa hoş geliyor. Efsanenin köklerine doğru bir yolculuk karşımızdaki. Sadece Drakula’nın da değil, doğrudan vampir mitolojisinin derinliklerine bir dalıştan söz ediyorum. “15. yüzyılda Transilvanya’yı yöneten Vlad, karşısına çıkan Türkleri yenmek için ruhunu şeytana satar.”
Yeterli mi? Şeytanla pazarlığa oturmanın bedeli vardır elbet. Vlad, sahip olduğu korkunç güçlere karşılık insan kanına doymayan bir canavara dönüşür. Sırtını “Vlad the Impaler" adındaki orijinal öyküye dayayan filmimizin başrolünde, Luke Evans var -ki kendisi “Immortals”tan hatırlayacağımız üzere insanüstü varlıklara can vermekte pek mahir. Vlad’in hükümdarlığını tehdit eden Osmanlı Padişahı Sultan II. Mehmed’i ise İngiliz aktör Dominic Cooper oynuyor. Yönetmen koltuğunda oturan isim ise ilk uzun metrajını çeken Gary Shore.
Drakula değilse bile vampir filmlerinden hoşlananların ilgisini çekebilecek bir film.
OKYANUSUN GİZEMİ
Ülkemizde neredeyse her hafta en az bir animasyon filmi vizyona giriyor. Eh, bayram haftası da boş geçecek değildi herhalde. Karşımızda cadılar, periler, muazzam güçler ve adından anlayacağınız üzere denizin altında süregelen bir macera var. “Winx Club’ın baş düşmanları olan Trix cadıları, Winx perilerini kolayca yenebilmektedirler. Bloom, sahip olana müthiş güçler bahşeden Derinlikler İncisi’ni düşmanlarından önce bulmak ve Trix’in okyanusta hapsettiği Prens Sky’ı kurtarmak için harekete geçer.” Genel not ortalaması vasatın altında olan bu devam filmini küçük yaştaki seyircilere önerebiliriz ancak. Çok küçük ama.
PRENS
Evet, Bruce Willis hala film çekiyor ve evet, yine çok kötü tercihler yapıyor. Kadroda John Cusack ve Jason Patric’in de olduğunu duyunca ümitlenmeye bile başlamıştık. Ne var ki, olmamış. Olan şeylerden bahsedelim daha iyi: “Eski bir dedektif olan Paul, tam her şeyden elini eteğini çekmişken sahalara geri dönmek zorunda kalır. Zira kızı kaçırılmıştır”. Hani ilk bakışta bir Steven Seagal senaryosu gibi durmuyor mu, ya da ne bileyim, en yenisinden bir Jason Statham filmi? 60’ına merdiven dayayan Willis, vasat aksiyonlarda oynamak yerine parayı daha az önemseyip son “Cehennem Melekleri”nin kadrosunda kalsaymış keşke, dedirtiyor film.
ASASIZ MUSA
Haftanın 2. yerli filminde durum biraz ciddi. Kürt aydın Musa Anter’in yaşamındaki dönüm noktalarına bakıyoruz bu kez. İlk uzun metrajında yönetmen Aydın Orak, metaforik bir dil kullanmış. Filmde karakter devamlılığı oyuncularla değil, karakteri simgeleyen fötr şapka, pardösü ve tahta bavul vb. sağlanmış. Biraz; 2007 tarihli Bob Dylan güzellemesi “I’m Not There (Beni Orada Arama)”yı anımsatan bir bakış açısı bu. Anter’i 10 farklı oyuncu canlandırmış örneğin. 4 yıl boyunca çekimlerin sürdüğü yerler arasında Musa Anter’in köyü Zivinge de yer alıyor. İlginç bir deneyim olabilir.
Google+'da Paylaş

Hakkında RedkitToledo

    Blogger Yorumları
    Facebook Yorumları

0 yorum:

Yorum Gönder